HUMİK ASİT DEDİKLERİ…
Nohuttan yapıldığını
biliyordum, lezzetli bir mezeydi; ama nasıl yapılacağına ilişkin bir bilgim
yoktu doğrusu. Girdim evdeki ekrana; aramadığım kadar tanımlama ve anlatım
çıktı karşıma. Humusun nasıl yapılacağını öğrendim; ama benim aradığımın
dışında anlatımlar da vardı. Birkaç tanesini eşeledim, örneğin toprak türleri
gibi, kömürleşme gibi konular belirdi. Daha sonra da, ilkokul ve orta
okul hattâ fakültedeyken “hümüs” diye bellediğim sözcük çıktı önüme.
Yazılışları farklı olsa da
topraktaki verimliliğe ortam hazırlayan bir oluşumun adıydı humus. Hümüs,
hümus, humus biçimlerinde yazılsa bile, humik asit ve fulvik asit içeren bir
toprak katmanıydı hümus. Artık granül halde ya da sıvı olarak alınıp satılıyor,
çiftçiler arasında kullanımı da yavaş yavaş artıyordu. Türkiye Kömür
İşletmeleri bu işi ciddiye almış, linyit yataklarımızdan elde ettiği ürünleri
pazarlamaya bile başlamıştı. Çeşitli üniversitelerimizde bu konuda bilimsel
çalışmalar sonlandırılmış, hattâ Sakarya Üniversitesi bilim insanlarından bir grup
“Humik Madde Derneği” adı altında bir dernek bile kurmuşlardı. 2012 yılı
Haziran ayında Uluslararası bir konferans da düzenlemişti bu dernek.
Dişlerinizi bembeyaz yapmak için, asfalt dökülürken kullanılan zift
benzeri siyah bir macununuz olsun ister misiniz? Güzellik maskesi olarak bu
zifti(!) yüzünüze sürmeye ne dersiniz? Ya da sağlığınıza sağlık katmak
için-dernek başkanının yaptığı gibi-bir iki yudum hümas yutmaya cesaretiniz var
mı? Humik Madde Derneği Başkanı Prof.Dr. Ahmet Tutar, hümik asitin sağlığa çok
iyi geldiğini, kanserden şeker hastalığına, kabızlıktan cilt hastalıklarına
kadar birçok alanda kullanıldığını söylerken “Ben herkesin önünde humik asit
içtim”ama insanımız bunu yapmaya çekiniyor” diyor.
Öyleyse yeni dostunuzu yakından tanımak için
birşeyler öğrenin onun hakkında.
Aşağıda okuyacaklarınızı ben yazmadım; hepsi
alıntıdır. Neyin nereden alındığını göstermeyi de gereksiz gördüm; hattâ
alıntıladığım yerlerde kaynakların gösterildiği satırları bile- rahat
okuyasınız diye- es geçtim. Bu arada bir şey de fısıldayayım mı size; bir elin
parmaklarına varmayan özgün araştırmalar dışında tüm bilgiler hep internet
kaynaklı aktarmalar.
Siz daha derli toplu bir derleme yapmayı
düşünürseniz, “Leonardit” deyin girin, “Humik Asit” yazın girin, “Humik Madde
Derneği” deyin girin. Her birinde bin ile beşbin arasında kaynağa
rastlayacaksınız. Ben burada başkalarının hazırladıklarından bir tutam
tattıracağım size. Önce şu humik asitin kaynağı olan leonarditten başlayalım
isterseniz.
LEONARDİT NEDİR?
Milyonlarca yıl öncesinde doğada bulunan bitki ve hayvan kalıntılarını; sıcaklık, nem, basınç ve oksidiyon gibi çok özel jeolojik şartlar gerektiren değişkenlerin etkilemesi ile oluşan, yüksek oranda humik asitler, karbon, makro ve mikro besin elementleri içeren, kömür düzeyine ulaşmamış, tamamen doğal organik bir topraktır.
Oluşumu çok özel jeolojik koşullar gerektirdiğinden doğada nadir olarak bulunur ve kalitesi bölgeden bölgeye değişiklik gösterir. İçerdiği yüksek oranda humik asitlerden dolayı önemli bir ekonomik değere sahiptir. İlk defa ABD-Kuzey Dakota Eyaletinde Dr. Leonard tarafından bulunmuş olmasından dolayı bu adı almıştır.
Leonardit adı ABD ve dünyanın pek çok ülkesinde genellikle kabul edilmekle beraber bazı ülkelerde Humat, Organik Humat, Humalit veya Humus olarak da adlandırılmaktadır.
Leonardit’in bir maden olarak tanınması ve yaygın olarak kullanılmaya başlanması oldukça yenidir. Buna rağmen, şimdiden, bazı ülkelerin maden varlıkları listelerinde ve üretim tablolarında ayrı bir maden türü olarak yer almıştır.
Leonardit, toprak sınıflandırma sistemlerinde, organik topraklar ordusunda ele alınmaktadır. Çeşitli alt tip ve varyetelere ayrılmaktadır. Çamurumsu yapıda, sarı, gri, gri-kahverengiden siyahımsıya kadar değişen renklerde, besin maddesi, oksijen ve sularda yaşayan organizmalarca zengin, çeşitli miktarlarda organik madde içeren, alg kapsayan tabakalarda bitkilerin fazla ayrışmaları sonucu oluşan bir çeşit topraktır.
Pek çok araştırmacı tarafından tanımlanmış olan leonardit, yağışlı bölgelerde bitki bolluğu yüzünden ötrofik, oksijeni az olan, göl diplerinde çürümüş maddelerin çözülmesiyle oluşmuş, plastik yapılı, organik maddesi kolay tanınan ve bol miktarda organizma artığı içeren koyu renkli sedimanter birikimler şeklinde de ifade edilebilir ve leonarditin organik madde içeriği % 75 gibi bir değere ulaşabilmektedir.
Milyonlarca yıl öncesinde doğada bulunan bitki ve hayvan kalıntılarını; sıcaklık, nem, basınç ve oksidiyon gibi çok özel jeolojik şartlar gerektiren değişkenlerin etkilemesi ile oluşan, yüksek oranda humik asitler, karbon, makro ve mikro besin elementleri içeren, kömür düzeyine ulaşmamış, tamamen doğal organik bir topraktır.
Oluşumu çok özel jeolojik koşullar gerektirdiğinden doğada nadir olarak bulunur ve kalitesi bölgeden bölgeye değişiklik gösterir. İçerdiği yüksek oranda humik asitlerden dolayı önemli bir ekonomik değere sahiptir. İlk defa ABD-Kuzey Dakota Eyaletinde Dr. Leonard tarafından bulunmuş olmasından dolayı bu adı almıştır.
Leonardit adı ABD ve dünyanın pek çok ülkesinde genellikle kabul edilmekle beraber bazı ülkelerde Humat, Organik Humat, Humalit veya Humus olarak da adlandırılmaktadır.
Leonardit’in bir maden olarak tanınması ve yaygın olarak kullanılmaya başlanması oldukça yenidir. Buna rağmen, şimdiden, bazı ülkelerin maden varlıkları listelerinde ve üretim tablolarında ayrı bir maden türü olarak yer almıştır.
Leonardit, toprak sınıflandırma sistemlerinde, organik topraklar ordusunda ele alınmaktadır. Çeşitli alt tip ve varyetelere ayrılmaktadır. Çamurumsu yapıda, sarı, gri, gri-kahverengiden siyahımsıya kadar değişen renklerde, besin maddesi, oksijen ve sularda yaşayan organizmalarca zengin, çeşitli miktarlarda organik madde içeren, alg kapsayan tabakalarda bitkilerin fazla ayrışmaları sonucu oluşan bir çeşit topraktır.
Pek çok araştırmacı tarafından tanımlanmış olan leonardit, yağışlı bölgelerde bitki bolluğu yüzünden ötrofik, oksijeni az olan, göl diplerinde çürümüş maddelerin çözülmesiyle oluşmuş, plastik yapılı, organik maddesi kolay tanınan ve bol miktarda organizma artığı içeren koyu renkli sedimanter birikimler şeklinde de ifade edilebilir ve leonarditin organik madde içeriği % 75 gibi bir değere ulaşabilmektedir.
Ülkemizde birçok linyit yatağı bulunmaktadır.
Bunlardan başlıcaları; Soma, Kütahya, Uşak, Muğla, Konya, Trakya bölgesi,
Bolu, Yozgat, Çanakkale bölgelerindeki linyit yataklarıdır.Bitki besin
elementleri içermesi, toksik element içeriğinin düşük olması ve humik asit
içeriğinin yüksek olması nedeniyle ülkemizde bugüne kadar yapılan
araştırmaların büyük bir kısmında leonarditin toprak destekleyici olarak
kullanım potansiyeli üzerinde özellikle durulmuştur.
Örneğin Ankara’nın Gölbaşı İlçesi içindeki bir
leonardit sahası ile ilgili yapılan çalışmalarda; sahanın tarım sektöründe
kullanılabilirliği kanısına varılarak araştırmaların sürdürülmesine karar
verilmiş, saha içindeki leonardit potansiyeli, yapılan sondajlar
neticesinde bir kısmı ile tespit edilmiştir.
Çalışma;100 ha.lık alanda tespit edilen yaklaşık
6.000.000 tonluk rezerv sahanın detaylı olarak araştırılarak irdelenmesi
gerektiğini gözler önüne sermektedir. Sahada şimdilik tespit edilen rezerv
yeterlidir. Söz konusu rezervin dekapaj oranının düşük olması leonarditin tamamen
açık işletme metodu ile alınabileceğini ve bu da üretim maliyetinin düşük
olacağını
göstermektedir.
Sahadan yapılan sondajlar neticesinde alınan karot
numunelerinden yapılan analiz neticesi aşağıdaki gibidir.
Organik Madde : % 44.58
Humik Asit + Fulvik Asit : % 36
Leonarditin bitki verimine etkisi, organik madde
içeriği ve humik madde içeriğinin değerlendirilmesi gibi konularda
çalışmalar yapılmıştır.
Leonardit, bitki besin elementleri bakımından toprakla
kıyaslandığında, fosfor (P2O5)yönünden yüksek, potasyum
(K) bakımından fakirdir, kalsiyum karbonat içerikleri çok yüksek, toprak
reaksiyonları (pH) nötr civarındadır. Mikro elementlerden bitki tarafından
alınabilir. Leonardit, organik madde kaynağı olarak çok ilginç bir tarihe
sahiptir. 1940 ve 1950’lerde bilim adamları toprak ve bitkilerden doğal olarak
meydana gelen katı humik asitin yararlarını anlamaya başlamışlardır. Aynı
zamanda farklı bilim adamları kömür madenciliği endüstrisinde yüksek
oksidasyonlu linyitin humik asitçe zengin olduğunu keşfetmişlerdir
Leonarditin, metamorfizma ve hümifikasyon şiddetine
bağlı olarak humik asit içeriği %35–80 arasında, nem oranı da %25–40 arasında
değişmektedir. Linyitin, kömürleşme
esnasında yüksek oksidasyona uğramış
halidir.Siyahkahverengi görünümlü, elle kolaylıkla ufalanabilecek
sertliktedir. Yoğunluğu 0,75–0,85 gr/cm’dir.
pH değeri ise 3–5 arasında değişmektedir. %1 lik
KOH, NaOH solüsyonlarında çözünürlüğü yüksek, suda çözünürlüğü ise düşüktür. Çözeltisi
siyah parlak renkte, köpüksü, kolloidal ve yağsı görünümdedir. pH değeri 8–9
olan toprakla hazırlanan satürasyon çamurunda kolay çözünmektedir.
Humik asitin faydaları
• Toprağın yapısı ve dokusunu fiziksel olarak
iyileştirir. Toprağa yumuşak vekolay işlenebilir özellik kazandırır.
• Killi toprakları parçalayarak yumuşak ve geçirgen
bir yapı oluşturur.
• Toprağın solunum ve su tutma kabiliyetini artırır.
• Bünyesindeki doğal karbon (%30-36) toprakta faydalı
mikroorganizmaların çoğalmasına
ve faaliyet yürütmesine ortam hazırlar.
•Organik karbonun oksidasyonu
sonucu ortaya çıkan enerji bitkinin kök bölgesindeki toprağı ılık tutar. Bitkinin soğuğa ve dona karşı direncini
artırır.
• Optimum bitki gelişimi için topraktaki gerekli doğal
dengeyi düzenler. Kök bölgesinde
ideal pH dengesini (5,5 -7), ideal organik madde miktarını (% 4-6) ve mikrobiyolojik aktiviteyi düzenler.
• Alkali topraklarda kireci çözerek pH’yı düzenler.
• Toprakta organik madde miktarını artırır. Makro ve
mikro besin elementleri takviyesi
yapar.
• Bünyesindeki zengin humik asitlerin iyon değiştirme
ve organik-metal
kompleksi oluşturma özelliği toprakta oksit, sülfat,
karbonat, klorit ve silikatlı bileşikler
halinde bulunan minerallerin kompozisyonunu bozarak serbestleştirir.
Serbest kalan metal iyonlarını organik forma
dönüştürerek, kökler tarafından kolay,
yeterli ve düzenli özümsenmesini sağlar. Besin elementleri ve pigment maddelerinin bitkiler tarafından yeterli miktarlarda
alınması bitkilerin daha sağlıklı,
güçlü ve dış etkilere dayanıklı olmasını, meyvelerin daha iri ve eşit büyüklükte, daha gösterişli, canlı renkte ve olgun
olmasını sağlar.
• Organik maddece zenginliği ve metabolizma için
gerekli serbest oksijen
içermesi gereği serbest iyonlar halindeki karbon,
hidrojen, azot ve kükürt
toprakta biyolojik yaşamı düzenleyen faydalı mikro
organizmaların gelişmesini ve
bitkilerin hücre metabolizmasını düzenler. Mikroorganizmaların topraktaki kuru
madde oranını arttırır. Doğal antibiyotik salınan topraklarda bitkiler
enfeksiyon hastalıklarına karşı daha dirençli olur. Bitkilerde doğal koruma
sağlanır. İlaç tüketimi azalır.
• Topraktaki kalsiyum karbonatta karbondioksiti
parçalayarak serbestleştirir.
Böylece suda erimeyen kalsiyum karbonatı suda
eriyebilen kalsiyum bikarbonat formuna dönüştürür. Ayrıca, toprakta
serbestleşen karbondioksit bitki köklerince alınabilecek formda olup
toprak besin elementlerinin salıverilmesi için toprak mineralleri üzerinde
parçalayıcı etki gösteren karbonik asitler(H2CO3)
oluştururlar.
Humik asitin gübre olarak uygulanması
Su tutma kapasitesi yüksek, fiziksel yapısı su
geçişini engellemeyecek ve geçirimsiz tabaka oluşturmayacak, organik maddece
zengin, tuz seviyesi düşük ve 7,5 pH'ya sahip topraklar idealdir. Bu özellikler
göz önünde bulundurulduğunda torf en yaygın olarak kullanılan örtü
materyalidir. Ancak torf temini için doğanın tahrip edilmesi, torfun heryerde
bulunan bir materyal olmaması, nakliyatının pahalı olması ve toprak ihtiyacının
artması ve benzeri nedenlerle örtü toprağı olabilecek özelliklere sahip diğer
materyallerin arasında humik asit kullanımı gelmektedir. Organik maddelerin
parçalanması sırasında ortaya humik maddeler çıkmaktadır.
Humik asit bitki gelişimini doğrudan veya dolaylı
yoldan etkilemektedir. Ticari olarak leonarditten elde edilen humiki asitler
linyitlerden de toz veya sıvı formunda üretilmektedir. Bitkiye, toprağa
veya tohuma uygulanabilmekte, yabancı ot ilaçları ve bitki besin maddeleri ile
karışabilmektedir.
Humik asitçe zengin linyit ve türbalar doğrudan
doğruya toprağa uygulanabilir. Bu konuda birçok denemeler yapılmış ve olumlu
sonuçlar alınmıştır.
Örneğin;Macaristan’da kalkerli toprak, kestane renkli
toprak ve killi toprak içeren üç saksıya Marta bölgesinden elde edilen linyit
tozunun eklenmesiyle denemeler yapılmıştır. Bir kilo toprağa 20 gram linyit
tozu atıldığında ürün miktarı ve kalitesinde artış görülmüştür. Kalkerli
toprakta azot kaybını linyit tozu azaltmıştır. Rusya’da yapılan çalışmalarda
bazı linyitlerin doğrudan doğruya ekonomik gübre olarak kullanılabileceği
sonucuna varılmıştır .
Linyitler uzun bir süre açık havada kaldığında,
havanın etkisi ile oksidasyon neticesinde humik asit oranının arttığı birçok
denemelerde görülmüştür. Özellikle linyitte hava teması arttırıldığında daha da
verimli olmuştur .
Sıvı ya da toz humik asitler (Toz humatlar suda
tamamen çözünebilme özelliğine sahiptir) sulama suyuna karıştırılarak
kullanılacağı gibi, yapraktan da uygulanabilir.Leonardit (granul, pelet, sıvı
veya toz formunda) tarımda tek başına kullanılacağı gibi doğal veya kimyevi
gübreler ile (NPK) karıştırılarak da kullanılırlar. Humik asitler bütün dünya
ülkelerince kabul edilmiş olan Organik (Ekolojik) tarıma tam uygunluk
sertifikasına da sahip organik gübredir. Organik gübreler, yetiştirme ortamını
bitkinin istediği şekilde düzenleme yeteneğine sahiptir.
Organik gübrelerin diğer avantajları, fazla verilmesi
durumunda zararlı etkisinin olmaması ve bitki besin elementleri arasındaki
dengenin korunmasının daha kolay olmasıdır .
Organik gübre uygulamalarının meyve şeker kapsamı
üzerine etkilerini gösteren birçok araştırma bulunmaktadır. Hasegawa , tarla
koşullarında yetiştirdiği domates bitkisine inorganik gübreler ve organik
gübreleri birlikte uygulaması durumunda meyvelerin şeker kapsamının en yüksek
olduğunu belirlemiştir.
Yapılan araştırmalar humik asit uygulamalarının
meyvenin şeker kapsamı üzerine etkili olduğunu göstermiştir. Üzüm üretimi
esnasında, organik ve kimyasal gübrelere 35 lt/ha düzeyinde humik asit ilave
edilmiş, kontrol parsellerinde ise sadece azotlu, fosforlu, potasyumlu gübre
toprağa verilmiştir. Sonuçta humik asitle destekli organik gübrelerle verim ve
meyvenin şeker içeriğinin kontrolden yüksek olduğunu belirlenmiştir . Ülkemizin
iklim ve toprak koşulları göz önüne alındığında üretim girdilerinden gübrenin
daha bilinçli bir şekilde kullanılması ile sebze veriminde daha büyük artışlar
sağlanmıştır. Verimin yanı sıra kalite bakımından da azotun ayrı bir yeri
vardır.
Humik asitlerin tarımda sağladığı verim artışları ile
ilgili bazı araştırmalar yapılmıştır.Bu araştırmalarda humik asit ile dünyanın
çok farklı bölgelerinde ve bizzat tarlada (veya serada) yapılan uygulamalı
testlerin sonuçları her türlü toprakta ve her türlü üründe, tartışmasız bir
şekilde çok önemli oranlarda verim artışları sağlandığını göstermektedir.
Aşağıdaki dizelgede humik asit uygulanan
topraklardan elde edilen bitkilerdeki verim artışları verilmektedir. Aynı bitki
için farklı testlerde farklı verim artışı oranları bulunmasının nedenleri;
toprak niteliklerinin farklı olması, iklimsel farklılıklar, test şartlarının ve
test yöntemlerinin farklı olmasıdır. Ayrıca, azotlu ve potasyumlu gübrelemenin
kivi bitkisinin verimini de artırdığı tespit edilmiştir .
Bitki Verim
Artışı (%) -Değişik Örneklerde-
Buğday
13-25-37
(Kimi yerde %13, kimi yerde %25,kimi yerde %37 verim artışı olmuş)
Arpa
15-18-20-25
Karabuğday
25-50
Mısır
15-30-87-335
Patates
5-20-25-28-30-40-145
Pamuk
10-20-30
Şeker pancari
20- 25-40
Havuç
25-40- 84
Salatalık
34-38
Turp
24-40
Domates
17-23-30-32-61
Sarımsak
20
Lahana
25-30-100
Elma 8-20
Üzüm
25
Bütün Narenciyeler 30-60
Çayır- çimen, çim 15-24-25-100
Beyaz Pirinç
20
Soğan
25
Algae
100
Yonca
20
Fasulye
10
Soya fasulyesi 183
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder